Makaleler
Çocuklar depresyona girer mi?

Çok yalnızım, mutsuzum

Göründüğüm gibi değilim aslında

Karanlıklarda kaybolmuşum

Bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum

Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara

Kimse duymuyor çığlıklarımı

Duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor

Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye

Susamışım, ümidimi yitirmişim

Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim

Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye

veda edeceğim…

                                                               Nilgün Marmara*

 

 Nedir depresyon?

 

 Depresyon kişinin yaşama karşı enerjisini kaybetmesiyle olumsuz duygu durumu içine girmesi, ilgi kaybı, uyku düzensizliği, halsizlik ve enerji kaybı, kendini değersiz, hayatı anlamsız hissetme, kararsızlık ve suçluluk ve umutsuzluk  hisleriyle dolu olma ve günün çoğunluğunda bu hissiyatın devam etmesiyle bilinen ruhsal rahatsızlıktır.  Kişiye depresyon tanısı koyulabilmesi için aşağıdaki belirtilerden en az dördünü göstermesi gerekir.

    Uyku bozukluğu
    Kilo ya da iştahta farklılaşma
    Konsantrasyon problemleri
    İntihar düşüncesi ya da ölüm fikri
    Gözlenebilir düzeyde artmış ya da azalmış aktivite
    Bitkinlik ya da enerji kaybı
    Değersiz olduğunu hissetme
    Umutsuzluk, suçluluk duyguları

 

Psikolojik rahatsızlıklar içinde, ismi halk arasında en çok tanınan durumdur depresyon. Daha çok yetişkinler arasında yaygın olduğu düşünülür ve çocuklara pek yakıştırılmaz. Ancak çocuklar arasında görülme sıklığı hiç de azımsanmayacak düzeydedir(%2 oranında). Çocukluk çağında görülen depresyonu, aileler “huysuzluk” “karakter” diye tanımlayarak zamanında önlem almakta gecikirler. Profesyonel yardıma başvuranların çoğunda ise başvurunun temel nedeni ders başarısızlığına ve dikkat dağınıklığına çare bulmaktır. Bu noktada doğru teşhis çok önemlidir. Dikkat eksikliği gibi görünen durumun altında depresyon yatıyor olabilir.

 

Nedenleri nelerdir?

 

Birçok insan, depresyonun tek nedeninin kişinin başından geçen olumsuz olaylar olduğunu düşünür.  Oysa bu durum, kişilik yapısından, beyindeki kimyasal değişikliklerden, yaşanan olaylardan ve kişinin bu olaylara yüklediği anlamdan da kaynaklanır.  Tabi ki bir çocuğun ailesinde depresyon öyküsü varsa, on üç yaşından önce yaşadığı ölüm acısı varsa, kronik rahatsızlıklar, stresli yaşam olayları, boşanma, anne baba arasında sürüp giden anlaşmazlık, aile içinde huzursuzluk varsa depresyon riski daha fazladır. Ancak çocuğun kişilik yapısı ve çevresel şartlar bir arada hareket ederek bu durumu oluşturur. Bazı yaşam olayları depresyonu tetikler. Ev, okul değişikliği, iş kaybı, sevilen birinin kaybı, uzun süren fiziksel rahatsızlıklar vb.

 

Derin mutsuzluk hissi içinde olan çocuk yaşamda herhangi bir aktiviteye karşı ilgisizdir. Dikkat ve konsantrasyon gerektiren okul derslerine kendini veremez. Bu yüzden başarısı zekâ seviyesinin altında seyreder. Dışa vuramadığı dile getiremediği sıkıntılar zamanla kronikleşir. Çocuk kendi içinde bir girdaba girer.

 

Aileler ne yapmalı?

Yukarıda sıralanan belirtilerin uzun süredir çocuğunuzda var olduğunu düşünüyorsanız uzman yardımına başvurmanız en doğrusudur. Tedavi, depresyonun türüne ve şiddetine bağlı olarak psikoterapi ya da ilaç tedavisi artı psikoterapi şeklinde devam eder.

Anne –babanın çocuğa iyileşmesi için baskı yapması ya da suçlamalarda bulunması durumu daha da zora sokar. Zaten suçluluk duygusu içinde olan çocuğa bu baskılar ağır gelir. Ailelerin çocuklarına her şeyin zamanla düzeleceği, bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını, elele vererek bunun üstesinden gelecekleri mesajını vermelidirler. Çocuğa severek uğraşacağı bir meşguliyet bulmak da önemlidir. Açık havada özellikle güneşli havalarda hafif yürüyüşler yapmaya, mümkünse düzenli spor faaliyeti içine bulunmaya teşvik etmek gerekir.

                    Gününüzün dünden güzel olması dilek ve duasıyla…

 Psikolog Gülten İkizoğlu