Makaleler
Çatışmalara Çözüm

Anne- baba olmak… Ne çok anlam yükleniyor değil mi üzerimize? Doğru hissetmekten doğru davranmaya kadar merdivenin basamakları uzuyor da uzuyor. Peki, biz doğru düşünmenin ve davranmanın paniğini bu kadar derinden hissederken sükûnetimizi ve soğukkanlılığımızı yitirmemeyi nasıl başaracağız. Bu kadar beklentinin bu kadar yatırımın bu kadar sonuç odaklı olmanın altından kalkıp nasıl gerçekten anne-baba olacağız. Hani bir cümle vardır; “çok güzel bir çocukluğum oldu” yada “dolu dolu bir çocukluk yaşadım” gibi. Aslında bunu bütünleyen başka bir cümle daha var; “Çok güzel bir annelik –babalık yaşadım” ya da “dolu dolu ebeveynlik yaptım”. Sanırım çocukların çocuklukları için söyledikleri olumlu cümlelerin sağlaması, ebeveynlerin de kendi anne-babalıkları için olumlu cümleler kurmasıyla yapılabilir. Neden mi? Anne-baba ve çocuktan oluşan ailede tek bacağı sallanan masa misali bir durumun olmaması, en azından uzun vadede oluşmaması karşılıklı doğru anlaşılmaya ve memnuniyete bağlıdır çünkü.

Hem kültürel olarak hem yakın çevremizdeki insanların müdahaleleriyle biz anne-babaların kafa karışıklığı o kadar artıyor ki.. Kimi zaman evde baş etmek zorunda olduğumuz sorunlara “hariçten gazel okur” misal her kafadan bir ses gelmesi kafamızın ziyadesiyle karışmasına neden oluyor. Bunun kendi sınırlarımızı koymak için bir sinyal olduğunu kabul etmemiz gerek. Eğer kendi içimizdeki bu karışıklığı fark edip öncelikli iş görecek alan olarak çocuğumuzla aramızdaki ilişkiyi belirlemezsek, daha sonra uğraşmak ve halletmek zorunda kalacağımız yeni cephelerden hiç kuşkumuz olmasın. Ve bu cephelerdeki savaş da, işin başında hiç niyetlenmediğimiz taraflarla; çocuklarımızla açılacak. Ve sonrasında mutsuz, çatışmalı ve daha da önemlisi çatışmaları çözemeyen aile modellerine dönüşme tehlikesiyle yüzleşmek zorunda kalacağız.

Çatışmaları çözmede başarılı ya da başarısız ayrımını yaparken meslek hayatım boyunca şahit olduğum bir takım yapılardan yola çıkıyorum. Ve görüyorum ki anne babaların eşliğinde, rehberliğinde büyüyen çocuklar gün gelip ergen olduklarında yine onlarla en büyük çatışmayı yaşıyorlar. Peki, tam da burada çatışmayı tamamen ortadan kaldırmak mümkün olabilir mi? Olmalı mı? Bence hayır. O çatışmalar yaşanmaksızın ergenin büyümesi serpilmesi yetkin ve yetişkin olması mümkün olmaz. O zaman çatışma çözümünden kastımız nedir? Bundan kasıt çıkan çatışmaların çıkmasına engel olmak değil, çatışma olarak kalmamasını sağlamaktır. Çünkü çatışma değişimi getirebileceği gibi ne yazık ki, ardından konuşulmaz ve çözümlenmezse durağanlığa ve yeni çatışmalara temel hazırlayabilecektir.

Çatışma söz konusu olduğunda, bir yetişkin olarak kendime yönelttiğim ilk soru “Ben kiminle çatışırım?” sorusu oluyor. Kiminle çatışır insan; yoldan geçen önem vermediği herhangi biriyle mi? Evet çok önem vermediği herhangi biriyle de çatışır insan fakat en çok kimlerle yaşadığı çatışmadan etkilenir. Eşiyle, çocuklarıyla, ailesiyle… Kısaca sevdikleriyle!! Kişi çatışmayı çözmezse, çatışmadan kaçarsa sevdikleriyle arasındaki mesafe artacak ve bir şey yok-muş- gibi görünmeye devam etse de insanlar taraflar birbirlerinden uzaklaşacak.

Çatışmaları yaşamak kaçınılmaz görünüyor bu durumda… Hal böyleyken çatışmaları nasıl çözümleyeceğimizi de belirlemek gerekiyor. Öncelikle elbette ailenin temeli olan anne-babanın tutumlarından yola çıkacağız. Bu tutumlardan kastım çocuğa karşı olan tutum değil. Anne-babanın birbirlerine karşı, eş olarak takındıkları tutumdur. Çünkü yetişkin olmayı ve yetişkin davranışlarını çocuklar-gençler, anne-babalarından hareketle kazanmaktadırlar. İlk ve en önemli madde olan anne-babanın eş olarak birbirlerine karşı tutumlarından sonra en önemli olan diğer başlık da anne-babanın çocuklarına karşı takındıkları ortak yani tutarlı olan tutumlarıdır.

Anne-baba çocuk iletişimini bir üçgen olarak kabul edersek bu üçgenin sapasağlam durabilmesi için gerekli bazı püf noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum. Burada sizlerden istediğim bu başlıkları olmazsa olmaz diye kabul etmemeniz ve kendi aile yapınıza göre şekillendirerek, eşlerinizin ve çocuklarınızın yapısını hesaba katarak, çatışmaların çözümünde kullanmanızdır.

ÇATIŞMALARI ÇÖZERKEN;

  1. İLETİŞİM
  2. ANA-BABA LİDERLİĞİ
  3. DİSİPLİN
  4. KİŞİSEL SORUMLULUK
  5. BAŞKALARINA SAYGI
  6. BİR ARKADAŞ VE EBEVEYN OLMA ARASINDAKİ SINIRI KOYABİLMEK
  7. KOŞULSUZ KABUL - SEVGİ GÖSTERMEK

MESELLERDEN BİR MİSAL…
VASİYET

Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak onlara vasiyette bulunur:

- Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum.

Babalarının ölümünden sonra mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne ikiye, ne üçe, ne de dokuza bölünebilir.

- Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi gelir, diye düşünüp ona giderek danışırlar.

Bilge kişi;

- Benim bir devem var, onu da alıpp yeniden hesap yapın, der. Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır. Ama bütün develeri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır yine…

Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yeniden yaşlı bilgeye başvururlar. Bilge kişi güler ve ;

- İyi öyleyse, der. Sorununuz çözümlendiğine göre ben de devemi geri alabilirim artık.

Bilge kişi bu hikâyede tıpkı “bilgi” gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, ama kendinden de bir şey eksilmez.

Evlatlarımızla aramızda yaşanan çatışmalarda bilge kişi olabilmek ümidiyle...

Kübra Yılmaztürk
Klinik Psikolog