Makaleler
BAĞIRMAK EMRETMEK SORUNLARI ÇÖZMEZ.

BAĞIRMAK EMRETMEK SORUNLARI ÇÖZMEZ.

Çocuklarınıza sürekli bağıran, verdiğiniz tepkiye rağmen onların davranışlarını bir türlü değiştiremeyen bir ebeveyn misiniz? "Giysilerini as, çok dağınıksın!" gibi hüküm verici ifadelerden sakınmalı ve sakin bir ortamda çocuklarınızla konuşmalısınız. İfadelerinizde de "ben dilini" kullanmalısınız.

Her anne-babanın, çocukları ile yaşadıkları zor anları vardır. Evin içinde "yapma, dur, sus, ay delireceğim sizin yüzünüzden, alıp başımı gideceğim vs." gibi ifadelere sıkça rastlanır. Hoşgörülü, anlayışlı anne-babalar olmak isterken, her şeye bağıran, tepkisel davranan ebeveyn haline dönüşüveririz. Anne-baba, birçok kez uyarıda bulunmasına rağmen aynı davranışların çocukları tarafından tekrarlandığını görür. Çocuğu bu davranışlarından vazgeçirmek için anne-babalar, çocuklarıyla konuşurken nelere dikkat etmelidir? Mesela çocuğunuz; arkadaşınızla sohbet ederken sürekli konuşmanızı bölüyor ya da okuldan geldiğinde, elbiselerini koltuğun üzerine fırlatıyor, çantasını ortalıkta bırakıyor, yemek hazır olduğunda birkaç kez seslenmenize rağmen sofraya gelmiyor. Yani evdeki sorumluluklarını yerine getirmiyor, uzun süren telefon görüşmeleri yapıyor, yüksek sesle müzik dinliyor. Bu durumu sıkça yaşayan anne-babanın, soruna çözüm getirebilmesinin ilk adımı çocuğuyla konuşmak için uygun bir ortam oluşturmasıdır. Baş başa konuşabilecekleri bir yerde her iki tarafın da sakin olduğu bir zamanda iletişime girilmelidir. Çocukla samimi bir tavırla gözlerinin içine bakarak konuşulmalı. Söylemek istediklerinin doğru anlaşılabilmesi, yerini bulması için anne-baba çocuğun davranışlarının kendilerini nasıl etkilediğini sakince açıklamalıdır.

"Sen" iletileri yerine "ben" Dili

"Emir vermek, yönlendirmek, uyarmak, gözdağı vermek, yargılamak, eleştirmek, alay etmek, utandırmak" anne-babaların sıkça başvurdukları etkisiz metotlardır.

"Giysilerini as!", "Çok dağınık bir çocuksun!", "Ayakkabılarını giymeyi bile beceremiyorsun!" gibi ifadeler yerine anne-babanın çocuğun davranışının kendisi üzerindeki etkisini anlatması daha doğrudur. "Giysilerini yerine asmadığın zaman ev çok dağınık gözüküyor, bu da beni sinirlendiriyor." "Oyuncaklarını böyle dağınık bıraktığında, birisi takılıp düşecek diye korkuyorum." denilebilir. Böylece çocuk, davranışının anne-babasını nasıl etkilediğini anlar. Kendini doğrudan suçlanmış hissetmez. Anne-babasına yardımcı olma ihtiyacı hisseder.

"Ben" dili, kişinin o anda karşılaştığı durum veya davranış karşısında, kişisel tepkisini duygu ve düşüncelerini açıklayan bir ifade tarzıdır. "Saygısızlık yapma, anne ile bu şekilde konuşulur mu?" yerine "Benimle böyle bağırarak konuştuğun zaman çok kırılıyorum, üstelik bana saygı duymadığını düşünüyorum." diyerek, hem duygularımızı hem de düşüncelerimizi açıklamış oluruz. Duygularımızı ifade etmek, karşımızdakinin durumu daha iyi anlamasını sağlar. Kendisini karşı tarafın yerine koyarak, davranışlarının onun üzerindeki etkisini fark etmesine, yani empati kurabilmesine yardımcı olur. Çocuğun bir davranışı bize kabul edilemez göründüğünde, gerçek düşünce ve duygularımızı onu suçlamadan ortaya koymak, yani "sen" dili yerine "ben" dilini kullanmak, savunma durumuna geçmeden kendi rolünü ve sorumluluğunu görmesine yardımcı olur. Dolayısıyla çocuk, kabul edilmez davranışını, anne-babasına yardımcı olmak üzere değiştirmeyi göze alabilir.

Ne söylemeliyiz, nasıl söylemeliyiz?

Çocuklarınızla olan iletişiminizde önemli olan, neler söylediğinizden çok nasıl söylediğinizdir. Yapılan araştırmalar; verdiğimiz mesajda kullandığımız sözcüklerin yüzde 15, ses tonumuzun yüzde 35, beden dilimizin yüzde 50 oranında karşımızdaki kişi üzerinde bir etkiye sahip olduğunu tespit etmiştir.